-
1 öyle değil mi
interj. eh -
2 kazın ayağı öyle değil
де́ло не в э́том; всё как раз ина́че / наоборо́т -
3 korkarım öyle değil
I'm afraid not. -
4 Kazın ayağı öyle değil
The truth of the matter is different -
5 değil
1) nicht\değil mi? nicht (wahr) ?bu, ben \değilim das bin ich nichtbir şey \değil! nichts zu danken!, keine Ursache!fena \değil nicht schlechtöyle \değil mi? ist es nicht so?sorun \değil! kein Problem!ağaç \değil a, ot bile yok es gibt nicht einmal einen Baum, geschweige denn Gras2) (-inde \değil)ben parasında \değilim mir liegt nichts an dem Geldelimde \değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür -
6 так
1) нареч. ( таким образом) böyle; öyle; şöyle; böylece; öylece; şöyleceон (и́менно) так сказа́л — böyle söyledi
отве́чу так:... — şöyle cevap vereceğim...
так мы и сде́лал и / поступи́ли — öyle de yaptık
так (оно́) и произошло́ / случи́лось — nitekim öyle oldu
вот так он и око́нчил шко́лу — işte böylece okulu bitirdi
пиши́ так, что́бы бы́ло поня́тно — anlaşılacak tarzda yaz
он сел так, что́бы ви́деть нас — bizi görecek şekilde oturdu
хлеб так и оста́лся на поля́х — ekinler tarlada olduğu gibi kaldı
он э́то де́лал не так — bunu başka türlü yapardı
э́та кампа́ния зако́нчилась так же неожи́данно, как и начала́сь — bu kampanya başladığı gibi ani biçimde sona erdi
2) нареч. (до такой степени, настолько) o kadar, öylesine; böylesine; şöylesineго́род так измени́лся, что... — şehir öylesine değişmiş ki,...
раз уж ты так наста́иваешь,... — madem ki bu kadar ısrar ediyorsun...
он так похуде́л, что... — öyle zayıfladı ki,...
я так обра́довался! — bir sevindim ki!
я так соску́чился по тебе́! — seni bir göresim geldi ki sorma!
он так чита́ет Пу́шкина - заслу́шаешься! — bir Puşkin okuyuşu var ki, tadına doyulmaz!
она́ так испуга́лась, что... — öylesine / o kadar korktu ki,...
3) нареч., в соч.э́то тебе́ так не пройдёт! (будешь наказан) — senin yanına kalmaz bu!
4) нареч. ( без особого намерения) işteя про́сто так спроси́л — sordum işte...
5) союз (в таком случае, тогда) öyleyse, o haldeре́шил, так поезжа́й — karar verdinse git (öyleyse)
6) частица, разг. ( ничего особенного) hiç; şöyle böyleчто с тобо́й? - Так... — neyin var?- Hiç...
как карти́на? - Так, сре́дняя — filim nasıl? - Şöyle böyle olanlardan
7) частица demekтак ты его зна́ешь? — onu tanıyorsun ha?
так о чём я говори́л? — ne diyordum?
так вы придёте? — peki, gelir misiniz?
8) союз (но, да) amaя пое́хал бы, так де́нег нет — giderdim ama param yok
9) частица усил., в соч.а я так ду́маю, что он непра́в — bana sorsan haklı değil(dir) derim
вот э́то тра́ктор так тра́ктор! — traktör dediğin / dediğimiz böyle olur işle!
10) частица ( указывает на приблизительное количество) şöyle böyle, kadarлет так пять (уже́) бу́дет — şöyle böyle beş yıl var / oldu
11) частица (например, к примеру) söz gelişiтак, наприме́р — örneğin
••я и так уста́л — zaten yorgunum
раз / когда́ так — öyleyse
так бы и полете́л! — öyle geldi ki havalanıp uçayım!
вот так(-то), сыно́к! — işle böyle, evlat!
говорю́ ему́, что так и так (мол), что... — ona durum böyle böyle,... diyorum
он так себе́ челове́к — o şöyle böyle bir adam
так-то оно так, но... — см. оно
ра́зве не так? — öyle değil mi? yanlış mı?
мы так и́ли и́наче́ не оста́лись бы здесь — nasıl olsa burada kalmayacaktık
так как — çünkü,...dığından,...dığı için
-
7 ведь
ki,ya; ne de olsa; bilirsin; öyle değil mi?* * *союз, частицаki, ya; ne de olsa ( все-таки)ведь ты его́ зна́ешь! — onu bilirsin ya!
как он пое́дет ведь у него́ и де́нег нет! — parası yok ki gitsin!
а ведь он тебе́ / твой оте́ц! — ne de olsa babandır o senin!
а ведь как она́ люби́ла танцева́ть! — oysa ne severdi dans etmeyi!
та́к ведь?, ведь пра́вда? — öyle değil mi ya?
-
8 dergleichen
dergleichen dem pron böyle, öyle;dergleichen Fragen (b)öyle sorular; (b)öyle bir şey;und dergleichen mehr ve bunun gibi (daha birçokları);nichts dergleichen hiç öyle değil -
9 sein
sein <ist, war, gewesen> [zaın]mir ist kalt üşüdüm;bist du's? sen misin?;wir sind Freunde biz arkadaşız;sie ist Türkin o, Türk(tür);ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;ich bin 25 ben 25'im;zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;sie ist Polizistin o kadın polistir;es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;ist es nicht so? öyle değil mi?;es ist nichts bir şey yok;das war's işte bu kadar;mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;mir ist schlecht iyi değilim;mir ist schwindlig başım dönüyor;mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;lass es \sein! bırak!, yapma!;es sei denn, dass... meğerki;wie dem auch sei nasıl olursa olsun2) ( Zustand)sie ist verheiratet o evli(dir)3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;es waren viele Leute da orada çok insan vardı;es war einmal... bir varmış...4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;sie sind in Deutschland Almanyadalar;wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?5) ( mit Zeitangabe)es ist 14.30 Uhr saat 14.30;heute ist Montag bugün pazartesi;es ist Juni hazirandayız;es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;es ist schlechtes Wetter hava kötü;das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü6) ( geschehen) olmak;muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;kann \sein! olabilir!;was ist? ne var?;ist was? bir şey mi var?;sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!7) ( Hilfsverb)sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;ich bin krank gewesen hastaydım;er ist bewusstlos geworden bayıldı;sie ist verurteilt worden mahkûm oldu;wenn er nicht gewesen wäre o olmasaydı\sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;\seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı -
10 подобный
1) böyle, öyle (такой); bu kibi, bu çeşit; oşağan (похожий)и тому подобное - ve ilâhre, ve saireподобным образом - böyle; böyleliknenони поступили подобным образом - olar da böyle yaptılar2) мат. oşağanподобные треугольники - oşağan üçköşelerничего подобного - olmaycaq şey, asla öyle degil -
11 wahr
nicht \wahr? (öyle) değil mi?, doğru değil mi?;ist das \wahr? gerçekten mi?, sahi mi?;da ist was W\wahres dran ( fam) bunda bir gerçek payı var2) ( wirklich) gerçek, hakiki;etw \wahr machen bir şeyi gerçekleştirmek;er ist ein \wahrer Freund o gerçek bir dosttur;das darf doch nicht \wahr sein ( fam) bu gerçek olamaz;im \wahrsten Sinne des Wortes kelimenin tam anlamıyla;sein \wahres Gesicht zeigen gerçek yüzünü göstermek;seine \wahren Gefühle nicht zeigen/erkennen lassen gerçek duygularını göstermemek/belli etmemek -
12 hiç
",-çi 1. never, not at all. 2. (in questions and negative sentences) ever; at all. 3. nothing, nothing at all. 4. zero. - bir see hiçbir. - biri see hiçbiri. - de not at all. - de öyle değil. It´s not like that at all. - değil no, not at all, not so. - değilse at least. - kimse (used with a negative verb) no one, nobody; anyone, anybody. - kuşku yok beyond a doubt, undoubtedly. - mi hiç never once: Ankara´ya hiç mi hiç gitmedin? Have you never once been to Ankara? - olmak 1. to lose one´s importance. 2. to perish, vanish. - olmazsa at least. - olur mu? Is it possible?/It won´t do. -e saymak/indirgemek /ı/ to disregard (someone, something) completely, take no notice whatsoever of, ignore (someone, something) completely, regard (someone, something) as completely unimportant. - yoktan for no reason at all. - yoktan iyi. He´s/She´s/It´s better than no one/nothing at all. " -
13 deyiş
1) мане́ра говори́ть / произноси́ть; вы́говор2) разъясне́ние, объясне́ние; изложе́ниеonun deyişine bakılıra iş öyle değil — е́сли суди́ть по его́ объясне́нию, де́ло обстои́т не так
-
14 kaz
гусь (м)* * *1) гусьkaz eti — гуся́тина
kaz kümesi — гуся́тник
kaz tüyü — гуси́ное перо́
dişi kaz — гусы́ня
2) перен. крети́н, болва́н, идио́т••- kaz gibi yolmakkaz gelen yerden tavuk esirgenmez — посл. не жа́лко отдава́ть ку́рицу, е́сли у тебя́ есть гусь
- kazı koz anlamak -
15 ничто
(ничего́, ничему́, ниче́м, ни о чём)1) мест. hiç bir şeyничто́ не помо́жет — hiç bir şey para / kâr etmez
ничего́ ты не полу́чишь / не добьёшься — hava alırsın
э́то всё-таки лу́чше, чем ничего́ — bu gene de hiç yoktan iyidir
ничего́-то ты не зна́ешь! (о происходящем) — senin dünyadan haberin yok!
он ниче́м не отлича́ется от вас — sizden hiç farkı yok
2) → сущ., с нескл. bir hiç; solda sıfırдля него́ сто рубле́й - ничто́ — yüz rubleye para demiyor
••ничего́ подо́бного! — hiç de öyle değil!
-
16 I'm afraid not
korkarım öyle değil. -
17 eh
interj. ey, vah, nasıl, ya, öyle değil mi -
18 I'm afraid not
korkarım öyle değil. -
19 eh
interj. ey, vah, nasıl, ya, öyle değil mi -
20 ganz
1. adj bütün; eksiksiz; tam;die ganze Zeit hiç durmadan;den ganzen Tag bütün gün;in der ganzen Welt bütün dünyada;sein ganzes Geld bütün parasıganz allein tamamen tek başına;ganz und gar tamamıyla, büsbütün;ganz und gar nicht kesinlikle, asla;ganz wie du willst nasıl istersen;nicht ganz tam öyle değil
См. также в других словарях:
kazın ayağı öyle değil — bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yenilir yutulur şey değil — 1) yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek) 2) hoşa gitmeyen, beğenilmeyen nitelikte olan Kağnı gıcırtısını sineye çekmek zor, bu zıkkım pek yenir yutulur şey değil ki! B. R. Eyuboğlu 3) çok ağır (söz) 4) mec. kendisiyle başa çıkılamayacak durumda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
KELLÂ — Öyle değil. Asl … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hayır — 1. is., yrı, Ar. ḫayr 1) İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım 2) sf. İyi, hayırlı, yararlı, faydalı Hayır haberdir inşallah! Birleşik Sözler hayır dua hayır sahibi hayırsever hayrola hayrulhalef … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaz — is., hay. b. 1) Perde ayaklılardan, uzun, beyaz veya gri boyunlu, suda ve karada yaşayan, uçan, yabani veya evcil kuş (Anser) 2) sf., mec. Budala Birleşik Sözler kaz adımı kazayağı kazboku kaz kafalı kazkanadı deniz kazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
affetmişsin — hiç de öyle değil, yanılıyorsun anlamında kullanılan bir söz Yakın tarihe ait tefrikaların ezelî okuyucusu Başefendi, affetmişsin sen onu, dedi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
HÂŞÂ — Aslâ. Kat iyyen. Öyle değil. Allah korusun...(mânasına söylenir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Ajda Pekkan — (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Diskografie 2.1 Alben 2.2 … Deutsch Wikipedia
Pekkan — Ajda Pekkan (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Jugend 2 Anfänge 3 Diskografie 3.1 Alben … Deutsch Wikipedia
ADÜVV-ÜD DİN — Din düşmanı.(Hem küfranınızla öyle bir Mâlik i Zülcelâl in memleketinde isyan ediyorsunuz ki, ibâdından ve cünudundan öyleleri var ki, değil sizin gibi küçücük âciz mahlukları, belki farz ı muhal olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv ü kâfir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MEŞİHAT-I İSLÂMİYYE — İslâmî işlerin ilmî mes eleleri ile uğraşan devlet dairesi.(Zaman gösterdi ki, hilâfeti temsil eden şu Meşihat ı İslâmiyye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir. Umum İslâma şâmil bir müessese i celiledir. Bu sönük vaziyetle, değil koca … Yeni Lügat Türkçe Sözlük